Bu yazımızda, Pazaryeri sisteminin ne olduğundan nasıl çalıştığına, sunduğu özelliklerden sağladığı faydalara kadar tüm detayları ele alacak; ayrıca Türkiye’den ve dünyadan güncel Pazaryeri örneklerini sizlerle paylaşacağız.
Marketplace (Pazaryeri) Nedir?
İçinde yaşadığımız dönemde internet ve e-ticaret alanındaki gelişmeler sayesinde adını sıkça duyduğumuz Marketplace yani Pazaryeri sistemi aslında yeni bir kavram değil. Tarihsel anlamda çok eskilere dayanan köklü bir alışveriş sistemi. Gelin, Pazaryeri sisteminin günümüze kadar nasıl evrildiğine ve internet sayesinde nasıl geliştiğine hep beraber bakalım.
Bundan çok çok uzun zaman önce yaşayan eski atalarımız avcı-toplayıcı ve göçebe bir hayat sürüyordu. Bu hayat tarzının gereklilikleri sebebiyle kendi kendilerine yetebilen küçük ama çevik topluluklar olmaları gerekiyordu. Doğanın sunduğu kaynaklar kadar yaşamlarını sürdürmek zorundaydılar. Tarımın bulunmasıyla insanlar, ürünlerini hasat etmek adına yerleşik hayata geçmeye başladılar. İnsanlığın yerleşik hayata geçmesiyle birçok alışkanlık değişti. Önceleri kendi kendine yetebilen insan toplulukları, nüfusun artması ve teknolojinin kullanılmasıyla çeşitli uzmanlıklara sahip olmak durumunda kaldı. Her birey, bir meslek edinerek başka bir bireyin sorununa çözüm sunmayı amaçladı.
Yerleşik hayata geçişin hızlanmasıyla beraber, insanlar kendilerini dış tehditlerden korumak amacıyla şehirler kurmaya başladılar. Bu şehirlerde, insanlar kendi mesleklerini icra ederek ürettikleri ürünleri başkalarıyla paylaşarak ticaret yapmaya başladılar. İşte tam da bunun sonucu olarak şehir merkezlerinde bu ticareti daha etkin kılmak için belli dönemlerde pazarlar kurulmaya başlandı. Şehir sakinleri kurulan bu pazar yerleri vasıtasıyla ihtiyaçlarını gidermeye başladılar. İlk başta takas yöntemiyle ticaret yapılırken zamanla nakit paranın bulunması ve kullanımın artmasıyla ticaret hacmi gelişti.
Pazar yerlerindeki ticaret hacminin gelişmesiyle bundan gelir sağlamak isteyen şehrin otoriteleri, çoğunlukla satıcılardan sattıkları ürünler üzerinden belli bir bedel talep etmeye başladılar. Bu bedeli vermedikleri takdirde ticaret yapmaları engelleniyordu. Önceleri haraç olarak adlandırılan bu komisyon bedeli, daha sonradan vergi oldu. Serbest ticaret fikrinin gelişmesine daha yüzyıllar vardı. Verilen bu bedel karşılığında ise; kalın surlarla çevrilmiş şehirlerdeki bu pazar yerleri, hem satıcıları hem de alıcıları olası bir tehlikeye karşı koruyor ve onlara güven veriyordu. Ayrıca tüm satıcıların bir noktada ticaret yapması; rekabeti de güçlendiriyor ve piyasanın tekelleşmesini engelleyerek ticaretin daha sağlıklı devam etmesini sağlıyordu.
Pazar yerleri, insanlar arası ticaretin devam etmesini sağlayan en önemli merkezler haline geldi. Öyle ki, uzak diyarlardan gelen tüccarlar, ticaret yolları üzerindeki şehirlerde kalarak, kendi memleketlerindeki kültürel, sosyal ve bilimsel gelişmeleri gittikleri bölgelerdeki halklara aktardılar.
İşte eskiden beri süregelen ve şu an internet sayesinde belli platformlar vasıtasıyla devam ettiğimiz elektronik ticaret (e-ticaret) sistemine Marketplace yani Pazaryeri diyoruz.
Pazaryeri Sistemi Nasıl Çalışır?
Pazaryeri sisteminde ilk bölümde değindiğimiz üzere alıcılar, satıcılar ve pazaryeri olarak üç farklı paydaşımız bulunur. Peki bu sistem nasıl çalışır? Gelin bir de buna bakalım. Farklı pazaryeri sistemi modelleri bulunsa da genellikle aşağıdaki gibi sistem işler.

Öncelikle alıcı pazaryeri sitesine üye olarak hesabını oluşturur. Daha sonra sitede listelenen ürünleri inceleyerek bir satıcı mağazasından ürünü satın almaya karar verir. Ürünü sepetine ekleyerek sipariş oluşturmaya başlar. Adres bilgisini yazarak ödeme sayfasına geçer. Ödemesini kredi/banka kartıyla, dijital cüzdanla (BKM Express, Masterpass vb.) veya ilgili pazaryeri sitesinin banka hesabına para transferi yaparak siparişini verir. Ödeme onaylandıktan sonra ilgili tutar pazaryeri sitesinin güvencesiyle ilgili banka hesabında ürünün alıcıya iletilip onaylanmasına kadar tutulur. Pazaryeri siparişi onayladıktan sonra satıcıya siparişin verildiğini iletir. Satıcı, siparişi teyit edip ürünü hazır ettikten sonra alıcıya ulaşması için kargoya verir. İlgili ürün alıcıya teslim edildikten sonra kargo firması tarafından ürünün teslim edildiği bilgisi satıcıya ulaştırılır. Satıcı ürünün alıcıya gönderildiğini pazaryerine bildirir. Pazaryeri, alıcının ürünü teslim aldığını teyit etmesini bekler. Geçerli süre içinde teyit veya itiraz gelmezse sistem otomatik olarak sipariş tutarı üzerinden belli bir komisyon bedelini çıkararak satıcıya ödemesini yapar.
Satıcılar da aynı şekilde pazaryeri sitesini üye olarak dijital mağazalarını açar ve ürünlerini listeler. Çoğunlukla pazaryeri sitesine dönemsel üyelik ücreti verirler. Bazı durumlarda üyelik ücreti istenmeyebilir. Bu pazaryeri sitesinin iş modeline ve stratejisine göre değişiklik gösterebilir.
Sistemin Özellikleri ve Yapısı
Pazaryeri sistemlerinin temel özelliği birçok alıcı ve birçok satıcıyı aynı platformda buluşturabilmesidir. Pazaryeri sistemleri, genellikle B2C (Business to Consumer) iş modellerine sahiplerdir. Yani firmadan son tüketiciye doğru bir ticaret işlemi gerçekleşir. Ancak bazı sistemlerde B2B (Business to Business / firmadan firmaya) ve C2C (Consumer to Consumer / tüketiciden tüketiciye) iş modelleri de olur. Hem satıcıların hem de alıcıların sisteme üye olması ve kullanım koşullarını okuyup onaylaması zorunludur. Yapılan tüm işlemler pazaryeri sistemi veritabanı içerisinde loglanarak kayıt altına alınır. Böylelikle sistemde alıcı ve satıcı arasında bir problem yaşansa dahi sorunun çözümü için sistem destek sunacaktır.
Pazaryeri sisteminin klasik hazır e-ticaret paketlerinden farkı, satıcılar için ayrı bir web sitesi ve platform açma ihtiyacının olmamasıdır. Birçok firma, ürünlerini satabilmek için hazır e-ticaret paketlerinden faydalanır. Ancak bu tarz hazır paketler kişiselleştirmenin sınırlı olması sebebiyle her firmaya uygun olmayabilir. Ek olarak bu paketlerin firma sitesine entegrasyon süreci daha maliyetli olabilir ve uzun sürebilir. Ayrıca firma, pazaryeri sistemindeki potansiyel müşterilerine ulaşamayabilir. Öte yandan pazaryeri sistemine üye olan bir firma, çok kısa süre içerisinde kendi dijital dükkanını oluşturup ticaret yapmaya başlayabilir.
Pazaryerlerinin Satıcı ve Alıcıya Faydaları
Pazaryeri sistemi birden fazla satıcı ve alıcıyı aynı platformda buluşturması sebebiyle rekabet ortamı sunar.
Satıcılar yani çoğunlukla firma sahipleri sisteme kaydolurken belli bir üyelik ücreti öderler. Bu sayede kendi dijital profilleri üzerinden tüm alım-satım işlemlerini takip edebilir, ürün ve kategori bazında günlük, haftalık ve dönemsel istatistiklere ve raporlara erişebilir. Bu sayede firma sahipleri pazarlama ve satış aktivitelerini düzenleyebilir, kampanya yönetimini ve daha birçok stratejik kararı alabilirler. Ayrıca dijital dükkanındaki ürünlerin stok, kargo, ödeme takibini ve firma finansal dökümünü tek bir portal üzerinden rahatlıkla görebilirler. Ayrıca yeni müşteri kazanımı avantajından faydalanırlar.
Alıcılar için üyelik ücreti genellikle zorunlu değildir ancak satış yapmak istediklerinde açtıkları ilanların erişilebilirliğini arttırmak için belli bir hizmet bedeli vermeleri gerekebilir. Alıcılar yaptıkları alışveriş sonucunda satıcıyı değerlendirir ve ona puan verir. Bu da satıcının hizmetini geliştirmesi ve müşteri memnuniyetini arttırabilmesi için bir fırsattır. Ayrıca diğer kullanıcıların da satıcıya yapılan bu yorumları ve puanları görmesi, satın alım kararını etkiler. Bu sebeple satıcılar hizmet kalitesinin sürdürülmesi ve nakit akışının olumsuz etkilenmemesi için müşteri odaklı olmak zorundadırlar. Bu da alıcılar için bir artıdır.
Satıcı ve alıcı arasında bir anlaşmazlık olması durumunda pazaryeri sistemi müşteri hizmetleri devreye girerek aradaki anlaşmazlığı çözüme kavuşturmaya çalışır.
Global Örnekler
İnternetin bireysel kullanıma açılması itibariyle pazaryeri sistemleri de dot-com döneminde ortaya çıkmaya başladı. Aşağıda en bilinen global pazaryeri sistemlerini paylaşıyoruz:
Türkiye’den Örnekler
Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de başarılı pazaryeri modelleri bulunuyor. Çoğumuzun internet üzerinden alışveriş yaparken yolumuzun geçtiği bir takım pazaryeri firmaları aşağıdaki gibidir:
Sonuç ve Geleceğe Dair Öngörüler
Pazaryeri sistemlerinin; internetin yaygınlaşması, mobil erişimin hızlanması, uluslararası tedarik sistemlerinin gelişmesiyle daha büyük kitlelere ulaşması ve e-ticaret ekosisteminin baş aktörlerinden biri olması bekleniyor. Yakın gelecekte, ödeme sistemlerinde yaşanan hızlı gelişmelerin ve yapay zekanın güçlendirdiği teknolojik çözümlerin de pazaryeri platformlarının daha fazla tercih edilmesini sağlayacaktır.
Yararlanılan Kaynaklar
https://en.wikipedia.org/wiki/Online_marketplace
https://webrazzi.com/2014/06/28/dot-com-balonunun-tarihcesi
Yazar: Berk Üstünel
Yapay zeka teknolojisindeki hızlı ilerlemeler, basit komut yanıtlayıcılardan özerk olarak hareket edebilen varlıklara doğru evrilmemizi sağladı. Günümüzde yapay zeka (AI) agentları, kişisel asistanlardan işletme otomasyonlarına kadar hayatımızın birçok alanına entegre olmaya başladı. Bu dönüşüm, yalnızca teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda iş yapma biçimlerimizi ve etkileşim modellerimizi de kökten değiştiren bir devrim niteliğindedir.
AI agentları, geleneksel yazılım kodlamasını büyük dil modellerinin (LLM) esnekliğiyle birleştiren programlardır. Bu birleşim, onlara geleneksel yazılımların ötesinde daha geniş bir görev yelpazesini gerçekleştirebilme ve daha esnek çalışabilme kabiliyeti kazandırır. Örneğin, bir geleneksel yazılım belirli komutları takip ederken, bir AI agentı kullanıcının niyetini anlayabilir, bu niyete uygun bir plan oluşturabilir ve bu planı gerçekleştirmek için çeşitli araçları kullanabilir.
Son yıllarda görülen hızlı gelişmelerle birlikte, AI agentları artık yalnızca metin üretmekle kalmıyor, e-posta göndermek, takvim etkinliklerini yönetmek, analiz yapmak, rapor oluşturmak ve hatta diğer yazılım sistemleriyle etkileşime geçmek gibi karmaşık görevleri de yerine getirebiliyor. Bu yetenekler, onları kişisel ve profesyonel hayatımızda giderek daha değerli kılıyor.
Bu yazıda, AI agentlarının ne olduğunu, nasıl çalıştığını ve yaygın yanlış anlamaları açıklığa kavuşturmayı amaçlıyorum. Ayrıca, N8N gibi otomasyon platformlarıyla nasıl entegre edilebildiklerini ve bu entegrasyonun iş süreçlerimizi nasıl dönüştürebileceğini derinlemesine inceleyeceğiz. Teknolojinin bu heyecan verici alanındaki fırsatları ve zorlukları keşfetmeye hazır mısınız? Öyleyse, AI agentlarının dinamik dünyasına birlikte göz atalım.
AI agentı, kendi başına görevleri gerçekleştirebilen, karar alabilen ve belirli hedeflere ulaşmak için otonom olarak hareket edebilen yazılım sistemleridir. Geleneksel yazılımlardan farklı olarak, AI agentları katı ve önceden belirlenmiş kuralları takip etmek yerine, esnek ve adapte olabilen bir yapıya sahiptir.
AI agentları, büyük dil modelleri (LLM) olarak bilinen teknolojileri kullanırlar. Bunlar arasında OpenAI’nin GPT modelleri, Anthropic’in Claude’u ve Google’ın Gemini’si gibi gelişmiş dil anlama sistemleri bulunur. Bu modeller, agentlara bilgiyi işleme ve karar verme yetenekleri kazandırır.
Geleneksel yazılımlar belirli görevleri yerine getirmek için programlanırken, AI agentları daha geniş hedefleri anlayabilir ve bu hedeflere ulaşmak için kendi planlarını oluşturabilir. Örneğin, belirli bir kişiye takvim daveti göndermek yerine, bir AI agentı kullanıcının takvimindeki uygunluğuna göre otonom bir şekilde toplantı planlayabilir.
AI agentları, büyük dil modellerinden (LLM) farklıdır. LLM’ler statik eğitim verilerine dayanarak metin üretebilseler de, dünya ile etkileşime girme veya bilgilerini dinamik olarak güncelleme yetenekleri yoktur.
ChatGPT gibi bir model, yalnızca son güncellemesine kadar olan bilgileri korur ve bu durum, yakın zamandaki olaylar hakkında sorulduğunda yanlış bilgiler vermesine neden olabilir. Bazı LLM’ler, ChatGPT-4’ün Microsoft Bing ile ortaklığı gibi web arama işlevleri entegre etmiştir, ancak bu özellik dil modelinin kendisinin doğasında var olmayan bir eklentidir.
AI agentları ise daha kapsamlıdır:
AI agentları, gelişmiş problem çözücüler olarak işlev görür ve planlama, yürütme ve eylemlerinden öğrenme yeteneklerine sahiptir. Bu sistemlerin çalışma prensibi birkaç temel bileşenden oluşur:
AI agentları, hedefleri tanımlayarak başlar ve bu hedefleri yönetilebilir görevlere bölen ayrıntılı planlar oluşturur. Bu süreç, prompt mühendisliğinde kullanılan “Düşünce Zinciri” (Chain of Thought) yaklaşımına benzer. Agent, problemi alt görevlere bölerek adım adım çözüm yolları oluşturur.
Örneğin, “Önümüzdeki çeyrek için satış raporunu hazırla” şeklinde bir hedef verildiğinde, agent şu adımları planlayabilir:
Modern AI agentları, çeşitli araçlarla etkileşime girebilir. Bu araçlar, internete, veritabanlarına ve API’lere erişim sağlayarak agentların bilgi toplama ve görev gerçekleştirme yeteneklerini artırır.
Kullanabilecekleri araçlara örnekler:
AI agentları, bilgileri depolayabilir ve özel bilgileri kullanabilir. Örneğin, bir şirketin özel veritabanındaki bilgilere erişerek daha doğru ve alakalı yanıtlar üretebilirler. Bu hafıza sistemi, uzun ve kısa vadeli olmak üzere iki şekilde çalışabilir:
AI agentlarının etkinliğini belirleyen önemli faktörlerden biri, “context window” olarak adlandırılan bağlam penceresidir. Bu, agentın aynı anda işleyebileceği ve hatırlayabileceği maksimum bilgi miktarını ifade eder:
Bağlam penceresi büyüklüğü arttıkça, agentların performansı genellikle iyileşir çünkü daha fazla geçmiş bilgiyi ve kullanıcı etkileşimini hatırlayabilirler. Ancak, çok büyük bağlam pencereleri işlem maliyetlerini ve yanıt sürelerini artırabilir. Bu nedenle, ideal bağlam penceresi boyutu, agentın kullanım senaryosuna ve gerektirdiği hafıza ihtiyaçlarına göre belirlenir.
AI agentları, raporlar yazmak, e-postalar göndermek, yazılım uygulamalarını yönetmek gibi çeşitli eylemleri gerçekleştirebilir. Ayrıca, belirli görevler için eğitilmiş diğer agentlarla iletişim kurabilir, bu da otomasyon işlemlerini kolaylaştırır.
Gerçek dünya örneği olarak:
AI agentları, sadece bir AI modelinden ibaret değildir; bunlar daha büyük bir sistemin parçasıdır ve çeşitli araçlar ve entegrasyonlar içerir. Tipik bir AI agent mimarisi şu bileşenlerden oluşur:
Kullanıcıların agentla etkileşime girmesini sağlayan arayüzdür. Bu, metin tabanlı bir sohbet arayüzü, ses komutları veya grafiksel bir kullanıcı arayüzü olabilir.
Agentın beynini oluşturan bu bileşen, görev akışını yönetir ve sistemin farklı parçaları arasındaki koordinasyonu sağlar. Orkestratör:
Agent sisteminin “düşünme merkezi” olarak görev yapar. Bu genellikle GPT-4, Claude veya Gemini gibi büyük bir dil modelidir. Model, kullanıcı girdilerini anlamak, planlar oluşturmak ve içerik üretmek için kullanılır. Bu büyük dil modellerini istersek Ollama kullanarak self host edebiliriz.
Agentın dış dünya ile etkileşim kurmasını sağlayan bağlantılardır. Bunlar arasında:
Agentın bilgileri depolamasını ve hatırlamasını sağlayan sistemdir. Bu genellikle şunları içerir:
Bu mimari bileşenler sayesinde AI agentları, kullanıcı isteklerini anlayabilir, uygun eylem planları oluşturabilir ve bu planları gerçekleştirebilir. Sistem, recursive (özyinelemeli) bir yapıda çalışır, yani bir görev sırasında ortaya çıkan yeni görevler de otomatik olarak işleme alınır.
Bir AI agentının nasıl çalıştığını daha iyi anlamak için somut bir örnek üzerinden ilerleyelim:
Senaryo: Bir araştırmacı, timsah görme testleri hakkında kapsamlı bir araştırma raporu hazırlamak için bir AI agentından yardım istiyor.
Agentın İzlediği Adımlar:
Plan Oluşturma:
Bilgi Toplama:
Bilgi İşleme:
Rapor Üretimi:
Bu süreç boyunca, orkestratör tüm görevleri izler, gereken API çağrılarını yapar ve verileri veritabanında saklar. Agent ayrıca, atıf sayıları ve yazar detayları gibi yapılandırılmış bilgileri makalelerden çıkarmak için de işlevler içerebilir.
Bu örnek, bir AI agentının basit bir komuttan başlayarak karmaşık bir görevi nasıl parçalara ayırıp sistematik bir şekilde tamamlayabildiğini göstermektedir. Bu tür bir otomasyon, araştırmacının saatler hatta günler sürebilecek bir işi çok daha kısa sürede tamamlamasına olanak tanır.

N8N, kod yazmadan iş akışları oluşturmayı sağlayan açık kaynaklı bir otomasyon platformudur. AI agentları ile N8N’in birleşimi, güçlü otomasyon senaryoları yaratmamıza olanak tanır.
N8N, kullanıcıların farklı uygulamalar, hizmetler ve sistemler arasında entegrasyonlar oluşturmasına izin veren bir “workflow automation tool” olarak tanımlanabilir. N8N’in en önemli özelliklerinden biri açık kaynak kodlu olmasıdır, bu da kurumların kendi altyapılarında barındırabilmelerini sağlar.
N8N’in temel özellikleri:
N8N platformunda AI agentları entegre etmenin birkaç yolu vardır:
OpenAI, Anthropic, Self Hosted Ollama gibi AI servisleri N8N’e API bağlantıları aracılığıyla entegre edilebilir. Bu sayede:
Örnek bir iş akışı şöyle olabilir:
N8N’in “Function Node” özelliği kullanılarak özel AI agent fonksiyonları geliştirilebilir:
Dışarıda çalışan AI agentları, N8N workflow’larını tetiklemek için webhook’lar kullanabilir:
N8N ve AI agent entegrasyonu müşteri hizmetlerinde nasıl kullanılabilir:
Bu sistem sayesinde:
N8N ve AI agentları veri analizi süreçlerinde şu şekilde kullanılabilir:
Bu entegrasyonun faydaları:
AI agentlarının sunduğu tüm olanaklara rağmen, bazı önemli riskler ve etik konular da göz önünde bulundurulmalıdır:
Günümüzdeki AI agentları, insanların gözetimi olmadan tamamen bağımsız hareket edebilecek durumda değildir. Bu durum, agentların özerk karar verme yetenekleri konusunda endişeleri gündeme getirmektedir.
Agentların akıl yürütmelerine dayalı zararlı planlar geliştirme potansiyeli, insan denetiminin önemini vurgular. Örneğin, “dünya barışını sağla” gibi bir talep, agentın yorumlamasına bağlı olarak yıkıcı sonuçlar doğurabilir.
AI agentları, gerçek dünyada eylemler gerçekleştirebildiklerinden, uygun şekilde yönetilmezlerse istenmeyen sonuçlara yol açabilirler. AI modellerinin öngörülemezliği, gerçek dünya eylemlerini gerçekleştiren yazılımlarla entegrasyonu nedeniyle güvenlik ve kontrol konusunda endişeler yaratır.
İstenmeyen sonuçların riskini azaltmak için, orchestrator (orkestratör) içinde kullanıcıların önemli eylemleri onaylayabileceği karar noktaları oluşturmak kritik öneme sahiptir. Zorluk, AI agentlarının kullanıcı niyetleriyle uyumlu kalmasını ve tanımlanmış parametrelerin dışında çalışmamasını sağlayan etkili çerçeveler oluşturmaktır.
Ataç maksimizasyonu (Paperclip Maximizer) düşünce deneyi, yanlış hizalanmış teşvikler verildiğinde AI agentlarının potansiyel tehlikelerini gösterir. Bu senaryoda, ataç üretimini en üst düzeye çıkarmakla görevlendirilen bir AI, hedefine ulaşmak için insanlara zarar vermek gibi aşırı önlemler alabilir.
Bu abartılı bir örnek olsa da, AI agentlarının güvenli ve etik sınırlar içinde çalışmasını sağlamanın önemini vurgulamaktadır. AI agentlarının zararlı eylemler gerçekleştirmesini önlemek için güçlü güvenlik önlemlerinin oluşturulması ve hesap verebilirliğin sağlanması gerekmektedir.
AI agentları birçok veri kaynağına erişebildiklerinden, veri güvenliği ve gizlilik konuları kritik öneme sahiptir:
AI agentlarının kararlarının şeffaf ve açıklanabilir olması gerekmektedir. “Kara kutu” şeklinde çalışan sistemler, güven sorunlarına yol açabilir ve kritik kararlarda sorumluluk atamayı zorlaştırabilir.
AI agentları ve N8N gibi otomasyon platformları hızla gelişmeye devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda bence görebileceğimiz gelişmeler:
Yapay zeka modellerinin gelişmesiyle, agentların akıl yürütme yetenekleri de gelişecektir. Gelecekteki dil modelleri daha karmaşık mantık zincirleri oluşturabilecek ve daha doğru çıkarımlar yapabilecektir.
Farklı uzmanlık alanlarına sahip agentların bir ekosistem içinde çalıştığı sistemler yaygınlaşacaktır. Böylece, karmaşık görevler farklı agentlar arasında bölünebilecek ve daha etkili çözümler üretilebilecektir.
N8N gibi platformlar, daha geniş bir yelpazede AI agent entegrasyonları sunacaktır. Bu, şirketlerin ayrı sistemler kullanmak yerine tek bir platform üzerinden tüm AI ve otomasyon ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlayacaktır.
AI agentları geliştikçe, araştırmacılar onların planlama yeteneklerini iyileştirmeye ve görev yürütme boyunca bağlamı korumalarını sağlamaya odaklanmalıdır. AI agentının eylemleri konusunda belirsizlik yaşayabileceği durumlarda, özellikle karar verme sürecine insan gözetimini dahil etmek esastır.
AI agent çerçevelerinin geliştirilmesinde, istenmeyen sonuçları önlemek ve kullanıcı hedefleriyle uyumu sağlamak için agentların yeteneklerini sınırlandırmaya öncelik verilmelidir. AI teknolojisi ilerledikçe ve çeşitli sektörlere entegre oldukça, AI güvenliği ve uyumu konusundaki süregelen diyalog kritik öneme sahip olacaktır.
AI agentları, teknolojide önemli bir sıçramayı temsil eder. Bu agentlar, kullanıcılar adına planlama yapabilir, araçlarla etkileşime girebilir, bellek depolayabilir ve eylemler gerçekleştirebilir. N8N gibi otomasyon platformlarıyla birleştirildiklerinde, işletmelere ve bireylere güçlü otomasyon yetenekleri sunarlar.
AI agentları günlük yaşamımızı ve iş yapış şekillerimizi dönüştürme potansiyeline sahiptir. Ancak bu dönüşüm, insan denetimi ve etik prensipler gözetilerek gerçekleşmelidir. İnsan-agent işbirliği modelleri, en başarılı sonuçları verecek ve gelecekteki otomasyon çözümlerinin temelini oluşturacaktır.
Bu hızla gelişen alanda güncel kalmak, teknoloji liderlerinin ve profesyonellerinin önceliği olmalıdır. AI agentları ve N8N gibi otomasyon araçlarının sunduğu fırsatları anlamak ve benimsemek, dijital dönüşüm yolculuğunda rekabet avantajı sağlayacağını düşünüyorum.
Author: Berke Düzgün
In April 2024, the Bank for International Settlements (BIS) published an insightful article where its Chair, Agustín Carstens, emphasized the need for a future financial system that is both collaborative and interconnected. As global financial systems evolve, the need for an interconnected and accessible platform is more urgent than ever.
This blog explores the concept of the “Finternet” and highlights why promoting this vision is essential for the financial ecosystem. Imagine transferring assets instantly across borders without intermediaries. How would that change your financial transactions?
The Finternet is a novel financial concept introduced by the BIS. It envisions multiple interconnected financial ecosystems, much like the internet, designed to empower individuals and businesses by placing them at the center of their financial lives (Carstens & Nilekani, 2024). In essence, it is the “internet of finance world” encompassing payments, savings, borrowings, investments, insurance and more.
The core vision of the Finternet is to increase financial participation, provide personalized services, and improve both speed and reliability while reducing costs for end users. Central to this vision are people’s needs and challenges — without them, innovation would be unnecessary.
Today’s financial system still relies heavily on outdated legacy systems. Many financial systems have polished front-ends but outdated and flawed back-end infrastructures. Despite polished front-ends, these systems are plagued with issues like lengthy processes, security flaws, fragile performance, and manual dependencies. These problems result in slow operations, high costs, and a poor user experience, ultimately hindering accessibility and inclusiveness in financial services.
The challenge of unbanked and underbanked populations, especially in Emerging Markets and Developing Economies (EMDE), is compounded by low financial literacy. Many rely solely on cash and borrow from friends, family, or loan sharks at high interest rates. Without investment plans, insurance, or formal savings options, their money often remains “under the pillow.” This lack of access to financial services hampers their ability to boost incomes, enhance skills, and fully participate in the digital economy.
Due to this conjecture, we need an international and broader vision for future of the finance and that is Finternet. According to this vision, individuals and businesses would be able to transfer any financial asset they like, in any amount, at any time, using any device, to anyone else, anywhere in the world. Financial transactions would be cheap, secure and near-instantaneous (Carstens & Nilekani, 2024). With advancing technology, transforming this vision into reality is now more feasible than ever.
There are already increasing efforts to establish the Finternet, whether individuals are conscious of it or not. In recent decades, fintech firms have revitalized the sector with innovative solutions, reducing reliance on traditional banks and brokers and fostering a more dynamic competitive landscape. Although AI implementation is still in its early stages, it has significantly streamlined processes like Know Your Customer (KYC). Emerging open banking and money transfer apps are providing a more enjoyable user experience compared to traditional financial services. However, these advancements are limited, with nearly 1.4 billion people still excluded from the financial system. The key challenge is developing tools to unify the fragmented elements of the financial system. Despite all these efforts, the fragmented nature of the financial ecosystem remains a significant challenge.

Therefore, it is essential to adopt a more expansive, cooperative and comprehensive vision for the future of the financial system in order to effectively meet the demands of the emerging economy. This future financial system will be token-based, supported by unified ledgers. Tokenization involves creating a digital representation of financial or real assets that reside on a programmable platform (Aldasoro et al., 2023). This process eliminates the distinction between the two, as all information necessary for the transaction of a financial asset — such as ownership, rules, and the logic governing transfers — resides in a single location. The adoption of tokenized financial assets has the potential to lighten many of the bottlenecks currently present in the financial system. The structure of the Finternet can be conceptualized as a series of building blocks (Image 1), with the unified ledgers containing digital representations of central and commercial bank money, along with other tokenized financial assets. Individuals and businesses would interact with the ledgers through their mobile or web applications in any time anywhere. Application Programming Interfaces (APIs) could facilitate the connectivity between these ledgers and other components of the financial system that operate outside the Finternet (Carstens & Nilekani, 2024).
The Unified Ledger (UL) serves as a platform for financial tools designed to manage tokenized assets in an organized, accessible, and secure manner. Numerous ULs may be established to address the varying needs of geographical areas, countries, societies, communities, institutions, and more. Each UL has a unique ID and can handle various tokenized assets such as currencies, equities, shares, deposits, real estate, copyrights, and artworks. Each of these ULs can utilize a Unified Interledger Protocol (UILP), similarly to the Internet’s TCP/IP (Transmission Control Protocol / Internet Protocol).

There are two main features of Unified Ledgers. First, they bring together everything needed to complete financial transactions like financial assets, ownership records, rules, and other important info into one place. Second, money and other financial assets are stored on the ledgers as executable objects, meaning they can be transferred electronically using pre-programmed “smart contracts” (Carstens & Nilekani, 2024).
A detailed exploration of the key characteristics of unified ledgers requires a careful look at various components, including programmability, smart contracts, tokens, and account management. Below, there is the architecture diagram for unified ledgers.

To better understand the concept of unified ledgers and tokenization, we can consider several use cases. For instance, if you wish to purchase a share of your preferred equity from your broker’s or bank’s mobile app but find that the stock price is significantly higher than your available investment amount. You may need to wait until you have sufficient funds. However, during this waiting period, you risk missing opportunities as prices may continue to rise. With tokenized assets on unified ledgers accessible through your broker’s app, you can acquire fractional shares without an extended waiting period. This approach democratizes investment opportunities for small investors, enabling them to build wealth with limited amounts and secure their future.
As a leader in digital transformation, Innovance is actively developing next-generation products and cutting-edge services to help bring the Finternet vision to life. We not only create solutions but empower our clients to be at the forefront of the future of finance.
We lead the way in helping you seize the future today.
We work diligently to develop applications that provide the most suitable and accurate solutions for your needs.
By sharing our pioneering expertise and knowledge, we provide effective tailored solutions to your unique challenges.
We ensure you gain the most valuable insights from your data.
We create unique designs and experiences that place the user at the center.
At Innovance, innovation is at the core of our brand identity. By continuously adapting to the latest technologies and regulatory landscapes, we are paving the way for the future of finance, aligning ourselves with the Finternet vision. Our dynamic team is here to guide you through every step of the journey.
The blog successfully presents the Finternet concept and how it addresses the limitations of current financial systems. Innovance’s commitment to innovation ensures that we play a critical role in shaping this future by delivering pioneering solutions and services.
Keywords: payment systems, financial system, financial intermediaries, financial instruments, currency, digital innovation, unified ledgers, tokenization, Innovance
Carstens, A., & Nilekani, N. (2024, April). Finternet: the financial system for the future. Bank for International Settlements: https://www.bis.org/publ/work1178.htm
Aldasoro, I, S Doerr, L Gambacorta, P Koo-Wilkens, and R Garratt (2023): “The tokenisation continuum”, BIS Bulletin, no 72.
Author: Berk Üstünel
Flutter 3.24 introduces a range of exciting updates that elevate app development to the next level. With this release, developers gain access to Flutter GPU for advanced graphics, multi-view embedding for web apps, and support for video ad monetization — powerful tools designed to help create versatile, high-performance applications.
A preview of Flutter GPU introduces advanced graphics capabilities, allowing developers to render complex 2D and 3D scenes directly within Flutter apps. This feature requires the Impeller rendering backend and is currently supported on iOS, macOS, and Android. While still in its early stages, Flutter GPU aims to extend support across all platforms, making it an invaluable asset for developers building visually rich applications.
This feature allows web applications to embed multiple Flutter views within different HTML elements simultaneously. With multi-view mode, developers can dynamically add or remove views, enabling more flexible and interactive web experiences. It’s particularly useful for integrating Flutter into larger, more complex web systems that require independent Flutter views.
Flutter now supports video ad monetization with the new Interactive Media Ads (IMA) plugin, enabling developers to seamlessly integrate video ads into their apps and unlock new revenue streams.
The initial release supports pre-roll ads on Android and iOS, with plans to extend to mid-roll ads in the near future.
The release introduces new slivers, such as PinnedHeaderSliver and SliverResizingHeader, to simplify the creation of dynamic app bars. Additionally, the new CarouselView widget in the Material library lets developers build scrolling lists where items resize dynamically based on their position.
The Cupertino library has undergone significant updates, introducing enhanced haptic feedback and improved customization options for CupertinoButton and CupertinoTextField. These changes bring Flutter’s iOS components closer to their native counterparts in terms of appearance and functionality.

The DevTools suite received notable improvements, including the addition of Rebuild Stats, a feature that helps developers track widget rebuilds. This feature aids in identifying performance bottlenecks, allowing developers to optimize their apps more effectively.

Flutter now offers early support for Swift Package Manager, streamlining the management of iOS and macOS dependencies. This integration allows Flutter plugins to leverage the growing ecosystem of Swift packages, simplifying the setup process for Apple platforms.

This update brings notable performance enhancements, including better text rendering in the Impeller engine and improved defaults for downscaled images, ensuring that apps run smoothly across a wide range of devices.
Flutter 3.24 is a significant milestone in the evolution of Flutter, offering powerful new features that empower developers to create more dynamic, visually engaging, and high-performing applications. Whether you’re developing a game, a complex web app, or a traditional mobile app, Flutter 3.24 provides the tools and flexibility needed to bring your vision to life.
Author: Burak Dümer